Selen Hocam merhaba, söyleşi davetimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Hemen sorulara geçelim mi?
Kendinizi tanıtır mısınız? STK yöneticisi veya aktivisti olarak nasıl bir deneyime sahipsiniz ve hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?
Ben Selen Doğan. İletişimci ve insan hakları savunucusuyum. Ankara Üniversitesi İLEF’te Gazetecilik bölümünü bitirdikten sonra altı yıl aynı üniversitede görev yaptıktan sonra istifa edip sivil alana geçtim; 20 yıldan uzun bir süredir sivil toplum örgütleriyle kadın, çocuk ve engelli hakları başlıklarında çalışıyorum. Kadınların ve kız çocukların insan haklarının korunması ve ilerletilmesine yönelik pek çok projeyle Türkiye’nin hemen bütün illerinde bulundum, birçok ülkede üniversitelerde ve sivil toplum örgütlerinde atölye çalışmalarına katıldım, eğitimler verdim ve saha çalışmaları yaptım. Beş yıldır engelli hakları alanında profesyonel ve gönüllü olarak sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına destek veriyorum. Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nin yönetim kurulu başkanıyım ve aynı zamanda Engelli Çocuk Hakları Ağı’nda kalite yönetimi uzmanı olarak çalışıyorum.
Söz konusu STK'nızı kısaca tanıtabilir misiniz? Misyonu, vizyonu ve hedefleri hakkında bilgi verir misiniz?
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının yaygınlaşması, kadınların ve kız çocukların insan haklarının korunması ve geliştirilmesi hedefiyle 2008 yılının sonunda Ankara’da kuruldu. Çeşitliliği, kapsayıcılığı, cinsiyet demokrasisini, şiddetsizliği ve dayanışmayı değer olarak benimseyen, toplumsal cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılıkla mücadeleye yönelik proje, plan ve programlar geliştiren Uçan Süpürge Derneği kadınların ve kız çocukların güçlenmesi ve sivil toplumun gelişmesi için çalışıyor.
STK'nızın hangi toplumsal sorunları çözmek veya hangi konulara odaklanmak için kurulduğunu anlatabilir misiniz?
Derneğin savunuculuk faaliyetleri; yerel, ulusal ve uluslararası alanda yürüttüğümüz projelerle çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi, medyada kadın temsilinin iyileştirilmesi, kız çocukların bilim ve teknolojiye yönlendirilmesi gibi alanlarda yoğunlaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşamın her alanında kadınların potansiyellerini hayata geçirememesiyle ve katılım hakkını kullanamamasıyla sonuçlanıyor. Kadın emeğini ve kimliğini görünmezleştiren eril anlayışa, yerleşik önyargılara ve kadınları araçsallaştıran ideolojik aygıtlara karşı eşit, erişilebilir ve insan hakları temelinde bir savunuculuk perspektifine yatırım yapıyoruz.
STK'nızın en büyük başarılarından birini paylaşabilir misiniz? Bu başarıyı elde etmek için hangi stratejileri kullandınız?
Sivil alanın giderek daraltıldığı ve yaşam hakkı savunucularının pek sevilmediği bir ülkede, eşit yurttaşlık temelinde güçlü bir demokrasi isteyen, bunun da kadınsız olmayacağını bilen, kadınların insan haklarını savunan ve savunulmasının anayasal ödev olduğunu hatırlatan, kız çocukların kültürün karanlığına kurban edilmediği bir yaşam için çalışan bir kadın örgütünün ayakta kalması başlı başına bir başarı!
STK'nızın karşılaştığı zorluklar nelerdir ve bunları nasıl aşıyorsunuz? Hangi önlemleri alıyor ve hangi kaynaklardan destek alıyorsunuz?
İki temel zorluk var. İlki, pek çok sivil toplum örgütünde olduğu gibi kaynak sorunu. Ticari bir faaliyetiniz yoksa veya bağış toplama yöntemini benimsememişseniz örgütünüzün sürdürülebilirliğini sağlamak için geriye tek bir seçenek kalıyor: projeler. Projeler döngüsü ne yazık ki insan kaynağının sürekliliğini de etkiliyor çünkü yaşam koşulları güçleştikçe ve genç işsizliği arttıkça sivil toplum örgütlerinin gönüllü iş gücü bulması veya nitelikli işgücünü istihdam etmesi de zorlaşıyor. Nitekim COVID-19 pandemisiyle birlikte pek çok örgüt insan kaynakları politikasını gözden geçirmeye zorlandı. Gönüllülük önceden daha romantik bir kavramdı, toplumsal dayanışmaya odaklı bir idealizm içerirdi. Bugünkü koşullarda gönüllü emek, iş bulma kaygısının gölgesinde kalıyor. Sivil toplum sektörü binlerce kişiye istihdam sağlanan bir alan olsa da pek çok örgütün profesyonel ekip kurmaya yetecek mali kaynağı yok.
İkinci zorluk, hükümet politikaları. İnsan hakları savunuculuğu bazen suya yazı yazmak gibidir, toplumların yerleşik hak hukuk adalet algılarını ters yüz etmek, ayrımcılığa karşı eşitliği savunmak, şiddete karşı şiddetsizliği önermek çoğu zaman beyhude görünebilir. Çünkü toplumların değişimi zaman alır. En kapsamlı stratejileri de geliştirsek, en etkili programları da uygulasak karar vericilerin tutumunu etkileyemediğimiz çok örnek sayabilirim. Bu direncin eşitlik korkusundan başka bir izahı olamaz. Kamu idaresinin bu direncine ve tüm çabalarımızı boşa çıkarma azmine rağmen, çocuk politikası olmayan bir ülkede çocuk haklarını savunmak, kadın politikası olmayan bir ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği için sesini yükseltmek, engelli politikası olmayan bir ülkede engellilerin haklarına dikkat çekmek… yaptığımız tam olarak bu. Mali zorluklar aşılabilir ama bazı toplumsal mutabakatları aşmak çok güç.
STK çalışmalarınızda size ilham veren kaynaklar veya mentorlarınız oldu mu? Bu kişilerin size olan etkisinden bahsedebilir misiniz?
Elbette oldu. Gerek kişisel mesleki gelişimimde gerekse Uçan Süpürge Derneği’ndeki çalışmalarımızda en büyük şans, doğru kişilerle el birliği yapmak ve sivil alandaki öğrenme/gelişme fırsatlarını doğru kullanmak oldu. Kadın hareketinin birikimlerinin, kazanımlarının ve öncüllerimizin mücadeleye kattıkları değerin farkında olarak, diğer hak hareketleriyle yolumuzu kesiştirmek, özgün, yeni ve yaratıcı savunuculuk araçlarını çeşitlendirmek gibi önceliklerimiz var. Yola bizden daha önce çıkmış ve başka yollardan heybesinde nice deneyimle dönmüş aktivistlerin bilgisinden, bakış açısından yararlanmayı hep çok sevdik. Bu, kendi deneyimlerimizi cesaretle dile getirme, cinsiyet eşitsizliğine karşı kendi savunuculuk literatürümüzü başkalarıyla paylaşma refleksimizi geliştirdi. Sınırlı kaynaklarla sınırlı zamanda yapabileceklerimize odaklanırken kadınların sesiyle, sözüyle, emeğiyle güçlendik. Dayanışmamızdan aldığımız güç ve tat baki. Derneğimizi başka türlü 15. yaşına getiremezdik.
STK'nızın toplum üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi ölçme ve değerlendirme yöntemlerini kullanıyorsunuz?
Projelerimizin kendine özgü etki değerlendirme araçları oluyor. Tüm çalışmalarımız kalıcı izler bırakıyor, bazıları hatta yol açıcı/kurucu çalışmalar oluyor, çocuk evlilikleriyle mücadeleyi amaçlayan projelerimizde olduğu gibi. Toplumsal yararı gözettiğimiz ve kadınların güçlenmesi de toplumların refahını, iyi olma halini doğrudan etkileyeceği için toplum genelinde itibar görüyor işlerimiz. Sosyal medya hesaplarımız aktif. Birçok ağ ve platformda görev alıyoruz. Fakat kurumsal bir ölçme ve değerlendirmeyi pandemiden beri yapamıyoruz.
STK çalışmalarınıza devam ederken başka ne gibi hedefleriniz veya planlarınız var?
Alandaki deneyimlerimi çoğaltmanın ve yeni uzmanlık başlıkları arayışımın yanı sıra, özellikle engelli hakları alanında toplumsal cinsiyet ve insan hakları perspektifini derinleştirecek ve yaygınlaştıracak öncü çalışmaların içinde olmak benim için bir hedef.
Yanıtlarınız için çok teşekkür ederim.
Selen Doğan, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı